Anabilim dalımız ilgi alanları, özellikle çiftlik (sığır, at, koyun, keçi, köpek, kedi) ve deney hayvanlarında (fare, rat, tavşan) üreme ve üremenin denetimidir (başlıca hormonlar, besleme, elde sıfat ve erkek etkisi yoluyla). Ayrıca, yüksek market payı olan bal arıları (dünya ve ülke çam balı piyasasında söz sahibi olma) ve balıklar (yüksek kaliteli ve kazançlı hayvansal protein üretimi) ilgi alanlarımız kapsamında yer alır. Gerçekten, Ege bölgesi ve Muğla ilinin yöresel coğrafi üstünlükleri (deniz/göl kaynaklı ılıman iklim, bol yeşil ot kaynağı, düşük rakım, zengin çiçek ve ağaç florası), belli seviyedeki yetiştiricilik kültürü ve uzun kıyı varlığı birer avantajdır.
Üreme denetiminde başlıca rolü olan suni tohumlama (önceden cinsiyet tayini yapılmış sperma bulmak ta mümkün) keza embriyo transferi, sağlıklı ve giderek daha yüksek verimli yavrular yoluyla türün devamlılığını sağlamayı amaçlar. Öte yandan, yeni teknolojiler olan genetik kopyalama (klon) özellikle nesli tükenmekte olan hayvanları korumak için tercih edilirken, transgenik hayvanlar ise daha çok genetik modifikasyon amaçlı ileri üreme teknolojileri olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Tarihte bilimsel anlamda ilk suni tohumlama 1780’li yıllarda İtalyan biyolog Prof. Lazzaro Spallanzani tarafından köpeklerde uygulanmıştır. Ancak, günümüz dünyasında suni tohumlama çiftlik hayvanları arasında başlıca ‘sığırlarda’ yapılmaktadır. Sığır türünde evcilleştirme tarihçesi binlerce yıl öncesine dayanmakta ise de, özellikle 1900’lü yılların başından itibaren Rusya ve Türkiye, dünyada suni tohumlamanın yapıldığı ilk iki ülke konumundadır. Yıl-boyu kızgınlık (poliöstrus) gösteren ineklerdeki bu durum, özellikle rekto-vaginal yolla suni tohumlamanın uygulama kolaylığı ve yaygın toplumsal tüketim amaçlı et-süt verimi dolayısıyladır. Diğer türlerde yaygınlık ancak sınırlı düzeydedir.
Ege bölgesinde yer alan MUĞLA ilinde sığır yetiştiriciliğinin (yaklaşık 120 bin baş) daha çok alçak rakımlı otlak arazide ve/veya değişik çaplı işletmelerde yapıldığı gözlenmektedir. Yöremizdeki işletmelerde ticari amaçlı yetiştiriciliğin ise çoğunlukla süt amaçlı yapıldığı, et (kurbanlık) amacıyla yetiştirmenin ise nispeten sınırlı olduğu bilinmektedir. Damızlık kültür ırkları arasında tüm dünyada en yaygın olarak sütçü ırk Holstein tercih edilse de, diğer kombine ırklar da (etçi ağırlıklı Simmental ve dayanıklı ırk Montbeliarde) yöremizde belli ölçüde yetiştirilmektedir.
Özellikle ineklerde kısa süreli kızgınlık (östrus, ortalama 18 saat) görülmekte olup, bu süreç başlıca bakım ve besleme koşullarına göre önemli değişkenlik gösterebilmektedir. Düşük döl verimindeki başlıca faktörler, anılan kısa östrus döneminde gebeliği sağlamada yakın takip güçlüğü ve piyasa talebi üzerine sürekli artan süt veriminin doğum-yeniden gebe kalma aralığı üzerine olumsuz etkisi (başlıca negatif enerji dengesi ve yetersiz bakım) olarak gözükmektedir. Gerçekten de, özellikle büyük işletmelerdeki östrustaki ineklerin yaklaşık yarısında semptom tespit edilememektedir. Açıkçası, süt işletmelerinde yüksek süt verimi ineklerde kızgınlık tespiti ve başarı üzerine olumsuz etkili faktörler arasında yer alır (her 5 lt süt artışı yaklaşık %2 kayıp). Suni tohumlamada başarı için, sadece östrustaki bir inekte uygun vakitte uygun genital bölgeye intrauterin yolla tohumlama işi olmayıp, ayrıca döl tutmayı engelleyebilecek olası faktörleri de göz önüne almayı zorunlu kılar. Tohumlamada yüksek başarı için sadece anatomi ve fizyoloji bilgisi yeterli olmayıp, özellikle yetersiz östrus (suböstrus) ve takibi, uygun bakım ve besleme ile yeterli hekimlik hizmetlerinin alınması gerekir. Son olarak, özellikle kapalı sistem işletmelerde, boğa altı ineklerin hem konfor (refah) seviyelerinin sağlanması (aşırı sıcaklarda ‘iklimlendirme’), hem de boğa-altı dişilerin sürekli yakın takiplerinin sağlanması şarttır.
Öte yandan, Anabilim dalımızı ilgilendiren diğer faaliyet alanları sperma muayenesi, suni tohumlama, gebelik muayenesi, kısırlık (infertilite) tedavisi, eşleştirme (damızlık ineğe en uygun boğa seçimi) ve Brusella gibi genital yolla bulaşıcı hastalıklardan korunma farkındalığıdır. Özellikle sahada bu alanlarda kendini yetiştirmiş (tercihen akademik uzmanlık derecesine sahip) hekimlerden hizmet alımının yapılması, Veteriner Hekim ve hasta sahibi (yetiştirici/bakıcı) arasında “karşılıklı güven” esasına dayalı yakın işbirliğiyle daha verimli ve daha kazançlı bir sektör oluşumuna hizmet edecektir.
Projeler: